Kurşun altına dönüştü! Büyük Hadron çarpıştırıcısı’nda nükleer mucize:

ALICE Deneyiyle CERN, Kurşunu Altına Dönüştürdü!

Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) bünyesindeki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC), bilim dünyasında çığır açan bir başarıya imza attı. Yüzyıllar boyunca simyacıların hayalini süsleyen kurşunu altına dönüştürme fikri, LHC’nin ALICE (A Large Ion Collider Experiment) deneyi kapsamında gerçeğe dönüştü.

Işık hızına yakın hızlarla çarpıştırılan kurşun çekirdekleri, güçlü elektromanyetik alanların etkisiyle geçici olarak altın çekirdeklerine çevrildi. Bu tarihi dönüşüm, bilim insanlarının evrenin temel yapı taşlarını ve nükleer süreçleri anlama çabalarında yeni bir sayfa açtı.

Saniyenin Milyonda Biri Kadar Süren Bir Mucize

CERN’in İsviçre’deki laboratuvarlarında gerçekleştirilen deneyde, kurşun iyonları ışık hızının yüzde 99,9993’üne ulaşan bir hızla çarpıştırıldı. Bu süreçte, kurşun çekirdeklerinin yakın geçiş anlarında ortaya çıkan yoğun elektromanyetik alanlar, sanal fotonların çekirdeklerle etkileşime girerek üç protonun kopmasına yol açtı. Kurşun atomunun 82 protonundan üçünün ayrılmasıyla, çekirdek geçici olarak 79 protonlu altın atomuna dönüştü. Dönüşüm, saniyenin milyonda biri kadar kısa bir sürede gerçekleşse de, bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı.

New York’taki Stony Brook Üniversitesi’nden fizik profesörü Jiangyong Jia, bu başarının önemini şu sözlerle vurguladı:

“Bu deney, sadece simyacıların hayalini gerçeğe dönüştürmekle kalmadı, aynı zamanda elektromanyetik alanların nükleer yapıları nasıl etkilediğini anlamamızı sağladı. Bu, LHC’nin performansını optimize etmek için de kritik bir adım.”

Jia, daha önce 2002-2004 yılları arasında CERN’in SPS (Super Proton Synchrotron) hızlandırıcısında benzer gözlemler yapıldığını, ancak son deneylerin çok daha yüksek enerji seviyelerinde gerçekleştirildiğini belirtti.

ALICE Deneyinin Teknik Detayları

ALICE deneyi, LHC’nin dört ana deneyinden biri olup, özellikle ağır iyon çarpışmalarını incelemek için tasarlanmıştır. Deney kapsamında, kurşun çekirdekleri birbirine çarpmadan yakın geçiş yaptığında, ortaya çıkan elektromanyetik alanlar çekirdeklerin proton ve nötron dengesini değiştirebiliyor.

ALICE’in Sıfır Derece Kalorimetre (ZDC) sistemi, bu süreçte kopan nötronları hassas bir şekilde sayarak altın, cıva ve talyum gibi elementlerin üretimini ölçmeyi başardı. 2015-2018 yılları arasında gerçekleştirilen deneylerde, yaklaşık 86 milyar altın çekirdeği üretildiği hesaplandı. Ancak bu miktar, yalnızca 29 pikogram (trilyonda bir gram) altın anlamına geliyor; yani ekonomik bir değer taşımıyor, ancak bilimsel açıdan devrim niteliğinde.

Uzman Görüşleri: Bilimsel Bir Zafer

Oxford Üniversitesi’nden parçacık fizikçisi Prof. Dr. Brian Cox, bu başarının evrenin erken dönem koşullarını anlamada önemli bir kilometre taşı olduğunu belirtti:

“Bu dönüşüm, Büyük Patlama sonrası maddenin nasıl oluştuğunu gösteriyor. LHC, evrenin ilk anlarındaki sıcak ve yoğun maddeyi taklit ederek bize bu süreçlerin nasıl işlediğini gösteriyor.”

Cox, bu tür deneylerin sadece element dönüşümünü değil, aynı zamanda kozmik süreçlerin daha iyi anlaşılmasını sağladığını vurguladı.

MIT’den nükleer fizik uzmanı Prof. Dr. Janet Conrad ise, “Bu, nükleer fizikte bir dönüm noktası. Kurşunun altına dönüşmesi, kimyasal yöntemlerle imkânsızdı, ancak LHC’nin sunduğu yüksek enerji ortamı bu engeli aştı. Bu deneyler, atom çekirdeklerinin nasıl manipüle edilebileceği konusunda yeni kapılar aralıyor” dedi.

Ekonomik Değil, Bilimsel Bir Zafer

CERN araştırmacıları, bu dönüşümün ticari bir altın üretim yöntemi olmadığını özellikle vurguladı.

Üretilen altın miktarı mikroskobik düzeyde ve süreç milyarlarca dolarlık bir altyapı gerektiriyor.

Araştırmacılar, asıl hedefin altın üretmek değil, foton-çekirdek etkileşimlerini anlamak ve LHC’nin yeteneklerini geliştirmek olduğunu belirtti.

Geleceğe Yön Veren Bir Adım

Bu deney, simyacıların hayalini gerçeğe dönüştürse de, bilim insanlarının asıl odaklandığı nokta, evrenin temel yapı taşlarını ve nükleer süreçleri daha iyi anlamak. Physical Review C dergisinde yayımlanan çalışma, bu tür deneylerin element oluşum süreçlerini ve elektromanyetik alanların çekirdekler üzerindeki etkilerini aydınlatmada kritik bir rol oynayacağını gösterdi.

CERN’in bu başarısı, bilim dünyasında yeni sorular ve keşifler için bir kapı aralarken, insanlık tarihinin en eski hayallerinden birini de modern bilimin ışığında yeniden yazdı.

Related Posts

Tarihin bilinen en şiddetli güneş fırtınası 14.000 yıl önce Dünyayı vurmuş

Earth and Planetary Science Letters dergisinde yayımlanan çalışma, bu olayın şimdiye kadar kaydedilen en güçlü güneş parçacık fırtınası olduğunu doğrulayarak, uzun süredir bu unvanı elinde tutan MS 775 yılındaki fırtınayı geride bıraktı. Gezegenimiz …

Naz Teknik OSGB, yapay zeka destekli görüntü işleme ile iş güvenliğinde yeni bir dönem başlatıyor

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin açıkladığı verilere göre sadece geçtiğimiz nisan ayında 152 işçi hayatını kaybederken, son on üç yılda da en az 2 bin 728 genç işçi yaşamını yitirdi. Kayıpların yaşandığı illerin başında ise İstanbul, Ankara …

Gökyüzünde bu bulutları görüyorsanız dikkat edin: Aslında bize kötü bir haber veriyor!

Meteoroloji uzmanları, bu eşsiz doğa olayının −78 °C altındaki stratosfer sıcaklıkları ve CFC kalıntılarının yarattığı kimyasal reaksiyonların sonucu olduğunu vurguluyor.

44 dakikada bilim dünyasını sarsan keşif! Gizem çözülüyor

Uzayın derinliklerinden gelen ve her 44 dakikada bir Dünya’ya ulaşan düzenli bir radyo sinyali, bilim insanlarını hayrete düşürdü. Avustralya’daki ASKAP teleskobu tarafından tespit edilen bu sinyal, ne bir yıldız, ne bir pulsar, ne de bilinen başka …

Sular altında kalan toprakta bulunan 140 bin yıllık insanlık tarihini yeniden yazıyor

Endonezya açıklarında deniz tabanından çıkarılan fosiller, bilim dünyasında büyük heyecan yarattı. Araştırmacılar, deniz altından çıkarılan Homo erectus kemiklerinin, Güneydoğu Asya’da daha önce bilinmeyen bir insan atası nüfusuna ait olduğunu ve bu grubun, bölgedeki modern insanlarla etkileşime girmiş olabileceğini belirtiyor.

Afrika ikiye ayrılıyor: Bilim insanları nedeninin buldu

Doğu Afrika’da yer kabuğunun derinliklerinde gerçekleşen büyük bir jeolojik olay, kıtanın adım adım ikiye ayrılmasına neden oluyor. Afrika’nın doğusunda 2 bin millik bir alana yayılan Doğu Afrika Rift Sistemi (EARS), Somali Plakası ile Nubian Plakası arasındaki sınırı oluşturuyor. Bu plakalar her yıl yaklaşık 0.5 santimetre uzaklaşıyor.